13 Ağustos 2014 Çarşamba

ACILARIN BLOGU

Başlıktan da anlaşılacağı üzere can sıkıcı bir yazı geliyor.

Deniz okula başladı, ta taaaaa !!!

Tabi başlamak denirse :(  Haziranın son haftasından beridir alışma, alıştırma, oryantasyon, yumuşak geçiş, çaktırmadan başlatma artık adına ne denirse. Bayram tatili araya gireceğinden hep anneli bir okul oynama-eğlenme ortamının ardından, geçtiğimiz hafta çarşamba itibariyle anneden bıçakla keser gibi afedersin bir ağaç kökü söker gibi ayrılma durumu söz konusu. Yada ayrılamama mı demeliyim bilemiyorum. İnatçı ve dirençli çocuk anneleri ne demek istediğimi şıp diye anladılar. Bunun üstüne birde duygusal, sinirleri yıpranmış, 31 aydır yorulmuş anne varsa işin içinde oooh tadından yenmez. Kısa metrajlı uzun replikli reklam filmi :) Kamu spotu!!!

İkna etme çabaları, ödüller, bilimum pedagojik öneriler, azcık ucundan tehditler bla bla bla. Yaramıyor arkadaş işe yaramıyor. Sabah keyifle kalkıp kahvaltıyı yapıp ınınınnnnn gitme saati gelince musluklar açılıyor ve film başlıyor.

Annelik ne zor arkadaş, ağlamasın istemek ne zor. Gün içinde bin bir sebepten ağlarken hiç hissetmediğin o duyguyu, öyle bir körüklüyor ki okula giderken ağlaması, içinden kendini parçalamak geliyor insanın.

-neden soyundun anne?
-giyinmek için.
-neden giyiniyorsun anne?
-e çıplak durmamak için.
-neden çıplak durmuyorsun anne?
-e dışarı çıplak çıkamam.
-neden dışarı çıkıcaz anne?
-arabamıza binmek için.
-nedene arabamıza binicez anne?
-e gitmek için.
-nereye ????
....... sessizlik.......
-okula
-ciyaaaaaaaakk!!!

Anladınız değil mi, hem kafası çalışan hem konuşan bir bebeyle iletişim ne kadar zor. Hangi yoldan gitsek hepsi okula çıkıyor :)

Modern dünya diye başlayan, çocuklar anneye ihtiyaç duyar ile devam eden vıdı vıdılardan hiç bahsetmiyorum bile. Evet dünya artık modern ve zor, anneler çalışmak zorundalar, çocuklarda annelerine ihtiyaç duyar ve küçükler. Bu pay ve payda hiç sadeleşmiyor maalesef. MECBURSUN!!! Başka çaren yok. İçin kıyıla kıyıla, bu çocuk bu okula GİDECEK!!!

Ama gel gelelim sabahları inat, tutturma yada anlamsız ağlama olmayan, anneden ayrılacağı için, kaygı, endişe, korku ağlaması olan ağlamayı ne yapacaksın. Kendini güzel ifade ettiği için gururlandığın bebenin, 'okula gitmek istemiyorum, çünkü seni çok seviyorum ve senden ayrılmak istemiyorum anne, sende gel istiyorum' ifadesini afedersin nerene sokacaksın. Teoride belki teselli ettiğin patates çuvalı gibi olmuş kendini, pratikte nasıl ayakta tutacaksın.

Diyor ki bu sabah;
-anne ağlamak istiyorum, ama ağlayamıyorum,
-e ağlama annecim,
-ama içimde çok ağlamam var. Buyrunuz buradan yakınız.

Seni kullanmasına izin verme, duygu sömürüsü yapıyor, o seni çözmüş, ağlamayı kusmayı kullanıyor.... Ardı arkası kesilmeyen tesellilere desteklere ne diyeceksin. Dünyaya 2,5 yıl önce gelmiş, anne ve çevresinden başka sosyal ilişkisi olmayan, iş hayatının değişik politik davranışlarına maruz kalmamış, entrika çevirmeyi bilmeyen, kafasında kırk tilki döndürüp profesyonel davranmayı öğrenecek bir ortamı olmamış olan bebe, nasıl oluyor da seni kullanmayı öğreniyor  değil mi? Ben mi fazla iyimserim, yoksa bu bebeler anne karnında mı öğreniyorlar insanları kullanmayı. Ağlıyor arkadaş sadece ağlıyor ve diyor ki İSTEMİYORUM ANNE, bu kadar basit. Annemi istiyorum diyor, ağlıyor, canı acıyor çünkü ve acıyı doruklarda hissediyor, kusuyor.

 Hani daha iki yıl önce dünya ona yabancıydı, anne memesi teselli bulduğu tek yerdi, sarıp sarmalamak kucağa almak gerekirdi. Hani ateşli bir hastalık geçirmesi bile onun için bir travmaydı, huyunun değişmesi normaldi. Hani yeni bir ortama girmesi, farklı yüzler görmesi ona ağır geliyor anlayışlı olmak lazımdı. Ne oldu? Bu çocuklar 2 yılda dünyanın içini yedi de kabuğunda mı gezmeye başladı. Ne oldu entrikalar çevirecek kadar gelişti mi beyin kıvrımları, kucakta sarıp sarmalarken. Ne çabuk büyüdüler de, anneden ayrılmayı bu kadar kolay karşılamak gerek, daha önce girmediği bir ortamda kendini güvende hissetmesini bu kadar kolay beklemek gerek. Teselli etmeyiniz efendiler, olmuyor. Yada ben ve Deniz uzaylıyız da dilinizden anlamıyoruz. Zaten ben bu kadar duygusal olursam o hiç alışamaz diyceksiniz değil mi? Demeyiniz, kendinize saklayınız.

 Çünkü gece sabaha kadar ağlayarak, defalarca uyanıp 'beni bırakma anne'  'beni neden bıraktın anne' diyen, sabah kaldırdığınızda bugün okulum tatil değil mi diye kalkan bir çocuğu ikna edip, yedirip içirip, toparlayıp götürmek, öğretmen zorla alıyor olmasın, aman öğretmenine karşı kötü hisler beslemesin diye ittire ittire kucağınızdan indirmek yeterince zor. Demeyiniz.Ağzınızı torba gibi büzünüz ve diyeceklerinizi ortalık sakinleştikten sonra 'ben demiştim, sen fazla duygusal davrandın o dönem' gibi geçmiş zaman kipine çeviriniz ki, en azından 'geçmiş günün hesabını soracak halim yok' diyebileceğim, tahammül edilesi bir hale sokunuz.

Bağıra çağıra ağlamak istiyorum, ama ağlayamıyorum. Çok ağlamam var ama tutuyorum!